Bugun...


Amasya'nın rekabet Gücü
Yerel girişimcilerin rekabet edilebilirlik düzeyinin arttırılması ve Amasya’nın rekabet gücü konulu toplantı yapıldı

Amasya'nın rekabet Gücü

AGİAD Amasya’nın Rekabet ve Girişimcilik Ruhunu Türkiye’ye Açtı AGİAD ve Amasya Üniversitesi tarafından ortaklaşa düzenlenen panele katılan Türkiye’nin en önemli isimlerinden biri olan Ali Koç: “Türkiye’de çok önemli bir start Amasya’dan verildi”!...dedi.

Amasya bugün çok önemli bir panelle ulusal ve uluslar arası alandaki bir projenin ev sahipliğini yaptı. 2006 yılında kuruluşunu tamamlayan Amasya Genç İş Adamları Derneği, geçtiğimiz yıl kurularak ışık saçmaya başlayan Amasya Üniversitesi ile ortaklaşa düzenlediği panelde Türkiye’deki tüm illerimizin “rekabet edebilirlik düzeyi” ile ilgili URAK (Uluslar Arası Rekabet Araştırmalar Kurumu) tarafından yapılan çalışmaların ilk açıklamaları Amasya’dan yapıldı. Bu açıklama ise AGİAD (Amasya Genç İş Adamları Derneği Başkanı) Oğuzhan Karataş’ın davetlisi olarak, URAK yanında Fenerbahçe Spor Kulübü Asbaşkanı ve Koç Holdingin önemli isimlerinden Ali Koç tarafından yapıldı.
Tarihi Saraydüzü Kışla Binası’nda gerçekleştirilen panele Valimiz M. Celalettin Lekesiz, Belediye Başkanı İsmet Özarslan, Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu Başkanı Hazim Sesli, Amasya Üniversitesi Rektörü Zafer Eren, Türkiye Enerji Verimliliği Derneği Başkanı Erkan Gürkan, Türkiye’nin bir çok ilinden gelen Genç İş Adamları Dernek Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri, İlimizdeki mülki idare amirleri, sivil toplum örgütü yöneticileri, sanayici ve iş adamları yanında yurdun dört bir yanından konuyla ilgilenen bilim uzmanları katıldı. Panelde ayrıca konuşmacı olarak Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. İsmail Bakan, Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Melih  Bulu, Amasya Üniversitesi Öğr. Üyesi Yrd. Doç. Dr. M. Reha Özler konuşmacı olarak bulundu.
Panelde ilk konuşmayı AGİAD başkanı Oğuzhan Karataş yaptı. Karataş konuşmasında yapılan panelin önemine vurgu yaparak Amasya’dan başlatılan bu ivmenin önümüzdeki günlerde tüm yurda yayılacağını, rekabet ruhunun dünya üzerindeki ekonomik gelişme sürecinin kriz senaryolarında bile etkin bir rol oynayacağını sözlerine ekledi.

Amasya Üniversitesi ile Amasya Genç Sanayici ve İşadamları Derneği’nin ortaklaşa düzenlemiş olduğu Yerel Girişimcilerin Rekabet Edilebilirlik Düzeyinin Arttırılası ve Amasya’nın Rekabet Gücü konulu toplantı Saraydüzü Kışla Binası Milli Mücadele Müzesi ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. Toplantıya Valimiz M.Celalettin LEKESİZ, Belediye Başkanı İsmet ÖZARSLAN, Üniversite Rektörü Zafer EREN, kısa adı URAK olan Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu Başkanı Ali KOÇ, kurum müdürleri ile ilimizde faaliyet gösteren sektör temsilcileri katıldı.


Programda konuşan Amasya Genç Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Oğuzhan KARATAŞ, tüm sivil toplum örgütleri ile birlikte ildeki rekabet ruhunu yükseltmeye çalıştıklarını belirtti.
Rektör Zafer EREN ise Amasya’nın geçmişten gelen bir gücü olduğunu bu gücün rekabet ortamına taşınması gerektiğini belirtti.


URAK Başkanı Ali KOÇ ise Amasya’da olmaktan duyduğu memnuniyet dile getirerek kurul olarak aldıkları karar neticesinde her ay bir şehre giderek rekabet konusunda konferans vereceklerini, ilk şehir olarak ta Amasya’dan başladıklarını söyledi. Misyonlarının hızlı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sektörel stratejiler oluşturmak ve pek çok sektörde rekabete ışık tutmak olduğunu söyleyen Ali KOÇ, kümeleme metodu kullanarak ülkemizin rekabet gücünü arttıracaklarını söyledi. Dünya’da marka haline gelen şehirlerin rekabet ortamına baktıklarını ve hedeflerini buna göre belirlediklerini söyleyerek. Türkiye olarak hem ülke hem de şehir bazında rekabet gücünü belirmememiz gerektiğini söyledi.


Valimiz M.Celalettin LEKESİZ ise tarihi bir şehir olan ilimizde bu tür toplantıları önemsediklerini belirterek konuşmasında şunları söyledi. “ 1980’li yılların öncesinde Türkiye ekonomisi rekabete kapalı, kalitesiz malı içeride pahalı üreten, ithal ikameci bir yapıda idi. 80’lerin başında rahmetli Özal, rekabete açık, ihracatı ciddi bir iş alanı gören yeni bir zihniyetle ülkemizi tanıştırdı ve sağlıksız yapıyı değiştirecek dönüşümleri başlattı. Sonuçta 70’lerin hasta adamı gitti ve yerine müthiş bir ekonomik performans sağlandı. 1980 yılında kişi başı 60 Dolar ihracat yapan Türkiye, 2007 yılında kişi başı 1500 Dolar ihracat yapan bir ülke haline geldi. İhracat yapan şirket sayısı birkaç binden 46.000’e yükseldi. % 90’ından fazla sanayi ürünü olan ihracatımızın üçte ikisi, dünyanın en rekabetçi piyasaları olan Avrupa ve Kuzey Amerika pazarlarına yapılır hale geldi.


Bugün güneyimizdeki ve doğumuzdaki coğrafya, henüz küresel ekonomi ile entegre olmamış bir yapıdadır. Yakın çevrede bu coğrafyayı en iyi bilen, en girişimci iş adamları da biziz. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Avrasya ülkelerinden yapılan toplam sanayi ürünü ihracatının % 65’i Türkiye çıkışlıdır. O yüzden özellikle bu bölgelerde Türk girişimcilerinin önünde yeni fırsatlar ortaya çıkmaktadır.
Son 20 senede küresel ticaret, tarihinin hiçbir döneminde yaşanmamış bir hızla büyümektedir. 1990 yılında bir trilyon dolar olan küresel ticaret hacmi, 2007 yılı sonunda 14 trilyon dolara yaklaşmıştır. Sadece Avrupa ekonomi ile Asya arasında 600 milyar dolarlık mal transferi gerçekleşmektedir. Küresel üretim hızla Asyalaşmakta ve Asya ekonomilerinin dünya ekonomisi içerisindeki payı giderek artmaktadır.


“Birinci Sınıf Rekabetçiler” kitabının yazarı Lozan Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Stephane Garelli bundan çok değil, 20, 25 sene öncesine kadar dünyanın bir rekabet yaşamadığını, oysa şimdi müthiş bir rekabet yaşandığını belirtmektedir. Gerçekten de bundan 20, 25 sene önceki dünyada rekabet etmeye ihtiyaç bile yoktu. O tarihlerde hem dünyanın nüfusu azdı, hem de dünya nüfusunun neredeyse yarısını meydana getiren Amerika, Avrupa, Japonya gibi ülkeler üretirken diğer yarısı iş yapmadan yatıyordu. Onların üretme kaygısı yoktu. Şimdi öyle değil. Dünya nüfusu son 20 yılda hızlı bir artış gösterdi ve gelip 6 milyar 300 milyon rakamına dayandı. 2050 senesine gelindiğinde sadece Asya Kıtası’nda 5 miyar 300 milyon insanın yaşayacağı tahmin ediliyor. Eskiden nüfusu 10 milyonu geçen bir tek New York vardı, bugün 21 şehrin nüfusu 10 milyonun üzerinde. Şanghay’da bile 2900 gökdelen var artık.
Bu gelişimin en enteresan tarafı üretmeyenin kalmamış olmasıdır. Herkes, her ülke üretiyor. Bu değişiklik ister istemez cehennemi bir rekabeti beraberinde getirdi. Bundan sonra rekabetin dozu daha da artacaktır. “Altta kalanın canı çıksın” kuralı bir anlamda en acımasız şekilde cereyan edecektir. Çin ekonomisi her sene ortalama % 10 büyüyor. Çin’in yaptığı, rekabetin ötesinde, adeta bir rekabet tsunamisidir. Hindistan’da % 9, Singapur’da % 7, Rusya’da % 8 olan bu büyüme oranı Avrupa’da ise ortalama % 3’tür. 2008 yılı içerisindeki küresel krizin beraberinde getirdiği sorunları saymayacak olursak Türkiye’de son 5 yılda bu üretim yarışından kopmayacak şekilde bir büyüme sergilemiştir. Görüleceği gibi Asya ülkeleri üretmeye başlamış, ve gelişmiş ülkelerin dünya üretimindeki payı, 150 yıldan beri ilk kez % 50’nin altına düşmüştür. Dolayısıyla Asya’da üretilen malların başta Batı olmak üzere dünya pazarlarına en hızlı ve ucuz şekilde ulaştırılması hayati derecede önem kazanmıştır.
Geleneksel ulaşım yolları olan Batı Asya Limanlarının kapasitelerinin hızla gelişen bu ticaret hacmi karşısında yetersiz kalması, yeni ulaşım yolu arayışlarını beraberinde getirmektedir. Bu arayış sürecinde Avrupa ve Karadeniz bölgesinin kara ve demiryolları büyük önem kazanmış ve tarihi İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması en önemli somut proje haline gelmiştir. İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması nostalji değil, küresel ekonominin bir zorunluluğudur. İpek Yolu’nun tekrar canlandırılması; Karadeniz Çevre Oto Yolunun tamamlanması ve Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu’nun temelinin atılması ve iki kıtayı denizin altından birleştirecek olan Marmaray Geçişi ile bir hayal olmaktan çıkmıştır. Bu proje, Avrasya’nın denize çıkışı olmayan devletlerinin uluslararası pazarlarla bütünleşmesi açısından da önemli bir dönüm noktasıdır.
İşte, üretim merkezleri ile pazarları birbirine bağlama konusunda kavşak konumunda olan Türkiye’nin ve Amasya’nın önemli rekabet üstünlüklerinden ve avantajlarından bir tanesi budur. Değerli Konuklar, Amasya bu kavşak noktada 5084 Sayılı Teşvik Kanunu kapsamında olması, sahip olduğu havaalanı, demiryolu, deniz limanına olan 125 km mesafesi ve Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda desteklenmesi özellikle öngörülen Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan karayolu ulaşım koridoru ile önemli bir yatırım merkezidir.
Günümüzde hem ülke hem de şehir bazında, rekabet aynasındaki görüntümüzün farkına varmalı ve potansiyelimizi sosyal ve ekonomik bir zenginliğe dönüştürecek bir şekilde planlamalıyız. İlimiz genelinde ölçülebilir bir performans yükselmesinin sağlanması, ilimizin daha hızlı kalkınma ihtiyacı ve bu çerçevede öncelikleri göz önünde bulundurularak vizyon oluşturulması, stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler belirlenmesi, performansları önceden belirlenmiş olan göstergeler doğrultusunda bu sürecin izleme ve değerlendirmesinin, ilimiz genelinde tüm kesimlerin katılımını sağlayacak yöntemlerle yapılması amacıyla 5 yıllık bir projeksiyonu kapsayan İl Stratejik Planı hazırlanmıştır. Toplumun geniş katılımı ve fikir birliği ile ortaya çıkan İl Stratejik Planı’nda Amasya’nın vizyonu, “tarım kültür turizm ve sanayi’’deki markaları ile rekabet eden bir il olmak” şeklinde özetlenmiştir.
Gerek ilimizin ve gerekse ülkemizin hızlı kalkınması, illerimizin mevcut potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmesi ile mümkündür. Bunun için de girişimciler son derece önemlidir. Çekim merkezi olmasını bilen il büyür. İllerin yeraltı kaynaklarını, yerüstü zenginlikleri ile birlikte tarımsal ve hayvansal zenginliklerini endüstriyel ürünlere iyi eğitim almış girişimciler dönüştürür. Bu kaynakları değerlendirmeyen toplumlar illerinin ve ülkelerinin ürün, hizmet ve bilgi üretme güçlerini büyütemezler. Girişimci ruh, ticari liderlik, organizasyon yeteneği, sezgi gibi gayri maddi vasıflar muazzam miktarda çok mal yaratıyor çağımızda. Milletlerin zenginliği böyle oluşuyor. Globalleşmenin dayattığı olmazsa olmaz standartları yakalamaya çalışmayan kurum ve kuruluşlar, iller, her ülkenin birbirine bağlı hale geldiği dünyada rekabet üstünlüğü kazanamazlar. Artık illerin de ülkelerin de gücü, dünya standartlarında mal ve hizmet üreten işletme sayısı ve girişimcileri ile ölçülmektedir. Girişimciler iş aramazlar iş verirler. Hayallerini kurdukları ve rüyalarını gördükleri projeleri gerçekleştiren girişimciler, ellerinde sihirli değnek olan sihirbazlar gibi dokundukları hammadde ve malzemeleri daha önce kimsenin görmediği ürün ve hizmete dönüştürürler. Güçleri sermayelerin büyüklüğünden değil, projelerinin büyüklüğünden kaynaklanır. Bunlar kamu kurum ve kuruluşlarından iş değil, projelerine destek isterler. Girişimcilik kültürü zengin olan toplumlarda girişimcinin avuçladığı toprak altın, girişimcilik kültürü yoksul olan toplumlarda ise insanların avuçladığı altın toprak olur.
Yaşadığımız çağı çok iyi anlamak ve yaşadığımız çağda mutlu ve kudretli bir Amasya ve Türkiye inşa etmek için, dünün üretim kalıpları ve yöntemleri değil, çağın bilgileri, bulguları, örnekleri ve üretim biçimleri lazımdır bize.
Bu duygu ve düşüncelerle bu panelin İlimiz ve ülkemiz için yararlı olması dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.” dedi.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.(( Kaynak www.amasya.gov.tr))..

salih turgut editör www.amasyahaber.com




Bu haber 7524 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

DİĞER EKONOMİ HABERLERİ
FOTO GALERİ
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
YUKARI