Bugun...
KERİME NEHİR BÜLBÜL'DEN EKONOMİYE DAİR TESPİTLER.


Kerime Nehir BÜLBÜL -
kerime@kerime.com
 
 

Merhabalar bugün ilk defa bir köşe yazısı yazacağım, bunun için biraz heyecanlıyım. Aslında ben bir ekonomist değilim fakat daha 10'lu yaşlarımdan itibaren çalışan ve üreten sade bir vatandaş olarak duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ekonomi denilen şey aslında bir döngüden ibaret, buna güzel ve basit bir örnek vererek başlamak istiyorum:

Riviera kıyısında küçük bir kasaba. Yaz sezonu, ancak yağmur yağıyor ve kasaba bomboş. Herkesin birbirine borcu var ve kredi ile yaşıyorlar. Şans eseri otele zengin bir Rus geliyor ve resepsiyona 100 dolar bırakıyor. Ancak odayı beğenmezse parasını alıp gideceğini söylüyor ve yukarı çıkıyor. Otel sahibi parayı alır almaz kasaba olan borcunu ödüyor. Kasap, 100 doları hemen alarak toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor. Toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp çiftçiye ödüyor, çiftçi de borç aldığı aynı otele giderek oraya olan borcunu kapatıyor. Ve o anda Rus müşteri odadan geri dönüyor, odayı beğenmediğini söyleyip 100 dolarını geri istiyor. Parasını geri alan Rus müşteri, kasabayı terk ediyor. Rus müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor. Ancak tüm kasaba borçlarından kurtuluyor.

Yıllardır ülkeyi yönetenlerin yanlış politikaları ve yanlış uygulamaları sonucu şu an ülkemizde herkesin herkese borcu var. Bankalar başta olmak üzere sermayedarlar ellerinde bulundurdukları görsel ve yazılı basın aracılığı, reklamlar ve diziler aracılığı ile tüketimi körüklemek, üretmeden tükettirmek sureti ile borçlandırmakta olduğu malumunuzdur. Ayağını yorganına göre uzat geleneğimize tamamen ters bu anlayışla tüketim özendirilmektedir. "Veresiye satanla peşin satan esnaf" tablosu çoğu esnafın duvarını süslemiştir. Hal böyleyken, bu kurumlar vatandaşın borç yükü altında yaşamın sosyal etkinliklerinden uzaklaşarak, yoksulluk sınırına yakın yaşam kalitesine gerilemelerine vesile oluyorlar. Oysa büyük sorunların aslında küçük adımlarla ve çözümlerle halledilme şansları da var. Sadece bakış açısını değiştirerek, nerede yanlış yapıldığı tespit edilerek hatanın düzeltilmesi gerekirken, bu kötü sistemde ısrar niye demekten kendimi alamıyorum. Bir yetkilinin ağzından "iç piyasada buğday 13 TL, oysa biz yurt dışından 10 TL'ye alıyoruz" gibi cümleler dökülürken ne kadar üzüldüğümü hatırlıyorum. İç piyasa dediğin senin çiftçin köylün, onlara vermediğin 3 lira yerine yurt dışına tam 13 lira gönderiyorsun haberin yok, yukarıdaki kasaba hikayesine uyarlarsak çiftçi bu parayı alıyor, çarşıya gidip harcıyor, borçlarını ödüyor, kalanı ile bir yıl yaşıyor. Üretmek ve tüketmek bir döngü demiştim yazımın başında. Ülke olarak, hatta insanlık olarak, tüketmeden önce üretmek, harcamadan önce kazanmamız gerektiğini lütfen unutmayalım. Üretmeden tüketim sıcak para girişiyle nispeten hissedilmese de ayağını yorganına göre uzatmamanın bedeli yaşanan aile intiharlarında olduğu gibi tükettiğimizin kendi hayatımız ve kendi canımız olduğu gerçeğini dilerim kavrarız.

 

Saygılarımızla,

e-mail: arda.sigorta@hotmail.com

Bu yazı 74702 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI